SATIRLARIM VE ARASINDA KALANLAR...





15 Aralık 2013 Pazar


Değerlerimizle ya da küçük varlıklarla mutlu olmayı bilmemiz telkin edildi bize yıllarca. Aksi halde hayattan keyif alamaz, ömrümüzü iyi değerlendiremezdik. Hayaller kurmalıydık, kurmalıydık elbette ama bunu mutlu olmak, hedefler belirlemek için yapmalıydık. Çoook yükseklerden uçmamalı,  ulaşılabilir olanı beslemeliydik hayalde. Çoktan önce azı istemeli, ona razı olmalıydık. Böyle söylendi. Ve yaptık biz de. Peki n'oldu? Mutlu olduk ve fakat kısa sürelerle. Yetmediğinde??? Yetmediğinde ise kabullenmeyi, kısmetimize razı olmayı öğrendik (Aslında bu da öğretildi.). "Bir şey olmuyorsa ya olmaması gerektiğinden olmuyordur ya da daha iyisi olacağından " düsturuyla bezendik. Sevdik böyle sözleri, böyle konuşanları, Mevlana'yı, Şems'i... Hiç bıkmadan dinledik, okuduk. Yetmedi duvarlara, panolara astık. Yorulmadık böyle kandırılmaktan ve yorulmadık böyle kandırılırken...




9 Aralık 2013 Pazartesi


Okumak, gelişmek, büyük adam olup belki dünyayı değiştirmek gayelerimiz vardı evvelinde. Gelişen insan değil de teknoloji olunca, dahası insanın gelişimi teknolojininkine yetişemeyince kaygılar değişti önce, sonra algılar. Önemsizliklerle yaşayıp yatıştırılmaya alıştık. Değersiz olana sevkedildi yeteneklerimiz, ilgimiz. Misali level atlayıp iyi fotoğraf vermek gibi, seri cihazlari takip edip ilk alanlardan olmak için pusuya yatmak gibi...


7 Kasım 2013 Perşembe


Sükunetinden sıkılıp yokluğuna savurdum ruhumu. Bir kalp aradım kanatlarını henüz yitirmemiş. Düşe kalka, kırıla döküle yol aldım hayalden ibaret iklimlerde. Yoruldum, yitirdim. Nihayetinde, ne cana kavuşturacak bedeni buldum hayalinde, ne ayrıldığım gerçeği yerinde.

30 Ekim 2013 Çarşamba

Saçmalardan Seçtim

     Bir yazı yazma gerekliliği ile klavyeye uzandı ellerim ama konu belirleyemedim kendime. Zihnimde söylenecek cümleler var bolca ama arada bağlantı yok.  Bağlantı olmayınca konu ekseninde buluşmak mümkün olmuyor haliyle. Lakin yazmam gerek deyip zihnimi meşgul eden ilgisiz meseleleri bir başlık altında toplamaya karar verdim. İşte ben bu aralar bunları düşünüyorum:

* Evlenmek çok da gerekli bir şey değil ama arkadaşlar rahat durmayınca etkileniyor insan tabii. Yahu ne gerek var bu yaşta böyle şeylere, olumsuz örnek oluyorsunuz!

* Hayat bu, inişiyle çıkışıyla bir bütün. Olumsuz gelişmeler de olacak pekala ama her şeyi herkese anlatmak zorunda mıyız? Üzerinize vazife olmayan konularda sorular sormayın lütfen...

* Murat Boz bile çalışanlarına sigorta yapmıyorsa ben ne diyeyim ki bu işverenlere!

* Trafiğin yoğun olduğu saatlerde kırmızıda beklerken, bu şehri terk edip seri yaşayabileceğim bir yere yerleşmeye niyetleniyorum. Yeşil yanınca kaybolup gidiyor tüm düşündüklerim :)

* Bazen insanlar göründükleri gibi olmayabilir ya da oldukları gibi görünmeyebilirler. Şantiyede gördüğüm müteahhiti ustabaşı zannettim. 

* Güvenlik görevlisi olaya müdahale ederken kendi güvenliğinden endişe ediyorsa o üniformayı neden giydi acaba?

* Yatsı ezanı altı buçukta okununca bir tuhaf oluyor insan...

Daha yazacaklarım var ama şimdilik bunlar yetsin :)

2 Eylül 2013 Pazartesi


Sevmeyle biterdi ruhumdaki her yorgunluk, zerrelerine iliştirilmiş her yenilgi kabuğuna çekilirdi. Sevdikçe, tütsülendikçe özlemle, yenilenirdi. Eski şımarıklığına kavuşurdu. Bu kez yok o bilindik şımarıklığım. Uslu, sakin, dingin bir ruh var üzerimde. Sevemiyorum onu, bu sen misin diyorum. Dil ucundaki cevabım: "Hayır, bu ben değilim..."


30 Ağustos 2013 Cuma

Ne kadar iyi olsan da, birileri için çekilmez olmaya devam edeceksin. Tahammül edilmez, sevimsiz, sinir bozucu ve daha niceleri ile nitelenmek işten bile olmayacak. Mücadele edip varlığının anlamını kavramalarını beklemek ya da seninle aynı dili konuşanlara koşup zamanı daha kaliteli seviyelere taşımak. Tercih edilebilir olanlardan baskın ikisi. Sonraki seçenek daha cezbedici duruyor ama bence kolay pes etmemeli insan...
Beyin düşünmeyi bıraktığında dilin kontrolsüzlüğü ve pespayeliği dudak uçuklatıcıdır.


20 Temmuz 2013 Cumartesi


Bu nasıl bir yazıymış alnımda çakılı,
Sınav mı yalan mı olup bitenler.
Gerçek ne vakit zuhur eder.
Kalan da çok ama gönlümün ısrarında hep gidenler.

5 Haziran 2013 Çarşamba


Yokluğun da ruhumu eziyete uğratır varlığın gibi. Tüm insansal heveslerim sana endekslenmiş. Kalbime iliştirilen her his kaynağını senden almış. Hayatım hazırlıksız bir sınavda dakikasını doldurmayı bekler gibi. Öyle ya da böyle boş bir kağıt verecek oysaki belli. Huzursuzluktan kurtulmanın başka yolu olsaydı keşke.


4 Haziran 2013 Salı


Ayrılmalı kararlar veremiyorum. Bitirmeler zor bende. Hayat yolunda karşıma çıkarılıp alanıma dahil olmuşlara karşı vefayla karışık kaderle bağlantılı fikirler yetiştiriyorum. Bağımı koparamamam ondan. An itibariyle dinlediğim şarkı "...unutulur elbet her şehir ve her insan" diyorken dahi...


24 Mayıs 2013 Cuma

Sen olmadan sürer hayat,
Ben düşünürüm yanımda bir sen varmış gibi.
Günler geçer ben beklerim,
Birkaç güne gelecekmişsin gibi.
Soğuk olur arada, üşürüm,
Tutacak bir el, sarılacak bir beden ararım.
Bulamam tabii ama düşünürüm,
Varmışsın, yanımdaymışsın gibi.
Böyle işte sensiz hayatım.
Değil ama hayatmış gibi.


19 Mayıs 2013 Pazar

Haciz Gününden


Blogumda daha önce yapmadığım bir şeyi yapmaya karar verdim. Hayatımdaki bazı anları kısa notlar ve fotoğraflar eşliğinde okuyucu ile buluşturacağım. Tabii buna ne kadar vakit ayırabilirim bilemiyorum ama güzel şeyler canlandırdım zihnimde :) 

Devamlı olması dileğiyle diyelim başlarken...

Haftanın son iş gününün mutluluğuna güvenerek aslında hiç de hoşlanmadığımız bir işi yapalım dedik. Aradan çıksın maksadıyla. Hem olası olumsuzluklar hafta sonunun mutluluğuna karışıp silinip giderdi. Yani herhalde öyle olurdu ne bileyim :)

Tamam, lafı uzatmıyorum. Hacze çıktık biz cuma günü...

Bin türlü ilginçlik. Balgat'ta yerleşik olup kasasında yüz lira dahi olmayan işyeri mi, başkasının adresini kendi adresi olarak vereni mi , haciz memurlarını görüp yanlış adrese gidilmiş olmasına rağmen anında paniğe kapılanını mı...

Psikolojik harp yaşamaya fazlasıyla müsait bir ortam. Her 2 taraf için de tabii.

Mesela rot (haciz araçlarının halk arasındaki adı) un dükkanının önünde durmasını gururuna yediremeyip 2 lafında bir aracı çekmemizi isteyen borçlumuz, zamanında ödemediği borcu için de aynı hassasiyeti gösterebilseymiş keşke...

Öğle sularında çıktığımız bu uzuuuun macera mesai bitimine kadar sürdü. Güzel olan, korktuğumuz tatsızlıkların olmamasıydı.

Son haciz mahallimiz Çayyolu'nda bir villa idi. Sahibi :






Ondan başkası karşılamadı bizi. O da içeriye almadı zaten. Öyle tembihlenmiş :)

Burda havlıyor. Fotoğrafını çektiğimi görünce kesti ve poz vermeye başladı asil köpekçik :)   :



Dönüş yolunda güzel bir ödülü hakettik, o kadar çalıştık değil mi ( bu, tahsilatımızdan her ne kadar anlaşılamasa da ).

Ödülümüz: DONDURMA :)))))

Öyle mutluyuz ki yüzümüzden belli:


Hacizli bir iş gününü böyle tamamlayabilmek ya şansımızı da mutlu ettiğimizden (ki ondan gülmüş olmalı)  ya da  cumanın bereketinden olsa gerek. Her nedense, iyi oldu, güzel oldu.


Huzurlu aşklara saklanır muhlis ruhum,
Baharda bilhassa.
Ağır ritimli şarkılar giyinir üzerine.
Sarılıp sarmalandıkça 
Gözleri büyür, bedeni küçülür.
Var olduğunu ben bilirim sadece.
Dikkatini çekmez büyüklerin.
Olsun, yeter bana o ruh.
Mutluyuz biz.

12 Mayıs 2013 Pazar

Ardı sıra sıralayacağım şeyler var,
Anlamsız cümleler mesela.
Öyle bir birleşsin ki kelimeler,
İlk büyük harfle nokta arasında 
yabancılık koksun.
Eğreti hissetsin sözcükler.
Anlamdan ari,
saçma soyut cümleler silsilesi
yerleştireyim satırlara.
Okudukça, okundukça soyutlaşsın,
Karmaşıklaşsın yazdıklarım.
Bu zamanda değil üstelik,
Her zamanda olsun bu.
Kimse anlaşamasın cümlelerimle.
Anlaşılamasın derdim.
Sırlarıyla yaşasın sürsün hikayem, hikaye...


21 Nisan 2013 Pazar

Çirkin Lalem


Hayalimde sarıydın, ta ki o çirkin renginle :) bana açıncaya kadar. Ankara caddelerindeki yol arkadaşların bana gülümserken erkenden, ben her sabah " Bugün de mi açmadın" diye kavga ettim seninle. Sen de bana inat göstermedin o kıymetli yüzünü. Öyle kavga ettin sen de.

Şimdi benimlesin, hem hayalkırıklığım (sarı olmadığın için :) ) hem de yegane özlemimsin.

Çiçeğim,
Çok bekledim seni...




Not: Yaprağını kıranı bulucam...

5 Nisan 2013 Cuma

Bu aralar "çok" ayrılmaz bir zarf olarak duruyor yüklemlerimin önünde, her hissimde...


1 Şubat 2013 Cuma

Eşdeğerini arıyor kalp, suretlerin uyumundan önce. Fotoğraflarla yaşanmıyor çünkü hayat dediğin, buluşmaktan mutlu olan ellerle yaşanıyor. Eller buluştuğunda gülümsüyorsa çehreler, o vakit hayat da gülümsüyor fotoğraflar da...

23 Ocak 2013 Çarşamba

Öyle bir yar ki o, ne gönül vazgeçer ne cevher-i kalp. Ey nur yüzlü, söyle bahşedecek misin bana bu saadet-i cihanı?

6 Ocak 2013 Pazar

Durgun aşk, bedenini arar karanlığında.
Susar kırlangıç aşksız ise gönül divanında. 
Minik adımlar atar dünya.
Sorarlar ki sığmaz mı diye boşluğuna.
Sonra dile gelir kırlangıç feyz alarak bülbülden.
Yok mu bir tutam aşk payı der. 
Bir yudum yetmez mi onu sevmeye.
Bakışından bir çentik değmez mi yüreğine her sevmemde.
Hissetmez mi beni elleri avucunda.
Söyle hadi ey dünya.
Duymaz mısın da beni yol alırsın böyle başın eğer.
O adımlar da ne öyle zorla gidiyorsun gibi.
Güneş bekler seni,
Hızlan hadi.
Olma sen benim gibi.
Siz birbirinizle anlamlısınız.
Ne yukarıda ne aşağıda,
Yok ki bu köhne boşlukta
Bir güneş bir dünya daha.