SATIRLARIM VE ARASINDA KALANLAR...





20 Şubat 2015 Cuma

Ankara'da Bir Sabah

Ankara'nın ve şubat ayının soğunun birleştiği acayip soğuk bir cuma sabahında işe doğru yola çıktım. Durağa doğru ilerlerken fark ettim ki hala uyanamamışım. Öyle ki, o acayip soğuğu bile hiç tınlamıyor vücudum. Derin nefes alışverişleriyle ciğerlerimi soğuk hava deposu haline getirmemin dahi hiçbir etkisi yok. Allah Allah, bu da ne ola ki sabah sabah diye düşünürken ego servisim uzaktan bana göz kırpıverdi. Madem uyanamıyorum, o halde uykuma kaldığım yerden devam ederim yolculuğumda diye düşündüm ve arkalardan sakince bir koltuk seçerek koltuğuma kuruldum. Kulaklığımı taktım, gözlerimi kapadım ve dış dünyayla temasımı kestim. Enfes yolculuğum başlamıştı. Birkaç durak sonra keskin bir parfüm kokusu ile uyandım. Yanımdaki koltukta gençlerden bir adam oturuyordu. Sabah sabah parfüm şişesine batıp çıkmışçasına yoğun ve keskin bir koku ile buram buram kokuyordu. Ben bile o kadar parfüm sıkmamışımdır hayatımda. Acaba nereye gidiyordu bu genç adam. Merak ettim. Bir yandan da bu erkekleri biz kadınlar bu hale getiriyoruz diye düşünmekten kendimi alamadım. Sahiden; erkek kelimesinin önüne koyulan metroseksüel, bakımlı, pirezentabıl vb sıfatlar hep biz kadınlar sayesinde (ya da yüzünden) diye düşünüyorum. Zira kendisi için süslenen ve bakımlanan bir erkek ihtimalini almıyor hafsalam. Kadınlar olmasaydı en bakımlı erkek nasıl olurdu acaba?... Ya da "bakımlı erkek" diye bir şey olur muydu?... Acaba ben mi abartıyorum?...Tüm bunları düşünürken gözlerim açılmış, yolu seyretmeye başlamışım... Her ne kadar planladığım gibi sürmese de güzel bir yolculuktu. Ve keşfettim ki, uyanamadığınız sabahlarda ciğerlerinizi parfüm kokusu ile doldurmayı deneyebilirsiniz, işe yarıyor... 

13 Şubat 2015 Cuma

Onlar sayılmaz; yaşanırlar!

Ankara'nın rutinlerindendir  mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde toplu taşıma araçlarındaki (nam-ı diğer egolar) yoğunluk. Sabahları yeni günün taze enerjisiyle nispeten daha çekilir nitelikteki bu kalabalığa, akşamları enerjisiz ve yorgun bir halde iken katlanmak pek bir zor. Bir de enerjisini henüz tüketememiş ve bu da çenesine vurmuş ablalar-teyzelerle denk gelirseniz vay halinize. Özellikle ablalar-teyzeler dedim zira istatistik verilecek olursa; yol boyu konuşarak diğer yolcuları rahatsız eden ekibin çok çok büyük bir kısmını kadınlar oluşturmakta. Bazen de bir arada olmanın paha biçilemez özgüveniyle birbirlerini perçinleyen ve muhabbetleri cümleler yerine birkaç kelimenin ardından gelen ağız dolusu kahkahalardan oluşan öğrenci tayfası ile karşılaşabilirsiniz. Bu ablalar-teyzeler ve öğrenci tayfaları, akşama kadar bin parçaya bölünmüş ve sonra toparlanmak üzere sizinle birlikte evinize doğru yol alan beyninize emin olun hiç iyi gelmeyecektir. Daha da kötüsü bu insanlara yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Zira uyarmaya kalksanız sanane minvalinde okkalı bir tıslamanın ardından bu defa haykırarak konuşmalarına devam ederler. Zaten siz uyardığınızda özür dileyip kendine çekidüzen verecek bireyler olsalar, baştan böyle bir görgüsüzlüğe girmezdiler değil mi? (İstisnaları hariç tutuyorum, çünkü bazen istemeyerek rahatsızlık veren ve uyarıldığında özür dileyenler de yok değil) Bu yüzden egolarda bu tarz insanlarla karşılaştığınızda, şayet uyaracaksınız öncelikle tiplerine iyi bakmanız gerek. Yani "Afedersiniz, biraz sessiz olabilir misiniz?" diye sorduğunuzda insan olarak kalmaya devam edebilecekler mi, nazikçe özür dileyip yüzü kızararak seslerini alçaltabilecekler mi, küfür etme potansiyelleri var mı filan gibi. Peki nasıl anlaşılır böyle tipler:

1) ....

Şaka tabi ki... Oturup size bunu saymamı beklemiyorsunuz değil mi? Zaten onlar sayılmaz; yaşanırlar...

Bu yüzden egolarda bu tip insanlarla karşılaştığınızda, seyahatiniz kısa sürecekse katlanılabilir ama uzuuun bir yolunuz varsa derhal o otobüsten inin ve en yakın galeriden kendinize bir otomobil satın alın!...


-Bir Dost-