SATIRLARIM VE ARASINDA KALANLAR...





15 Ekim 2014 Çarşamba

İyi Uykular...

Anıları o tatlı uykularından uyandırıp mutlu olduğum zamanları hatırlatmalarını istedim. “Mutlu olduğum” değil de “daha mutlu olduğum” demek gerekir aslında; hatta “çok daha mutlu olduğum” demeliyim. Kalkın ve görün yeni zamanları, mutluluk uçan bir kuş artık dedim. Kimimiz ulaşabileceğimiz bir yere konmasını bekler, kimimiz başına konmasını; kimisi izler, kimisi özler; kimi kadrajına hapseder, kimi kafesine; kimileri ise namlusuyla eşleştirir hedefini… İşte bu yeni dünyanın hali dedim. Sizdeki ben için kolay değil burada eskisi gibi mutlanmak. Koca bir iç çektim sonra ve ekledim:

Katkısız, organik günlerimle büyürken ben, her şey çok daha masumdu o günlerde. Gülücükler yürekten, selamlar kalpten, sevgiler gönüldendi. Resim olsun diye değil, özlemle bir araya gelinirdi. Elektronik aygıtlar, gerçekte var olmayan dünyalar değil; insanlar, kavuşmalar sevilirdi.

Şimdi…
Şimdi, her buluşma vitrine koymalık, her menfaatine uyan insan tam ısırmalık. Faydalarına uygunsa can dostun; değilse yok olsun.   Gülerse severim; ağlarsa ardıma bakmam, giderim. Kazandıysa benim; kaybettiyse tanımam, güler geçerim…

İşte dedim, işte bu bakarken gördüklerim. Bir de görmediklerim var ki ne sen sor; ne ben söyleyeyim. Ben de dilerim görmeyeyim…

Neyse, keyifleneyim diye uyandırmıştım sizi dedim. Açıklamam biraz uzun oldu zahir derken ise baktım ki yeniden uykuya dalmış anılarım…


İyi uykular. 

22 Ağustos 2014 Cuma

Teğmen Emre As, Tokat/Zile




Üzülmesin hiç kimse, eriştiğin mertebe ile ulaştığın yer bu dünyadan çok daha temiz...



(Ağustos başında Van'ın Saray ilçesinde karakol komutanı olarak göreve başlayan 23 yaşındaki çiçeği burnunda Teğmen Emre As, henüz 20 günlük komutanken hayata veda etti. Ruhun şad olsun...)

12 Ağustos 2014 Salı

Dilek Balonu


Sevdanın karışmadığı hayatlarda romantik şiirler söylendi gökyüzüne. Her kelimenin ardına güzel dilekler iliştirildi. Başka hayatlarda yeşeren o efsunlu hisse adım atma telaşlı güzel dilekler. Özleneni ve bekleneni, özlemeye ve beklemeye devam ediyorum diye hatırlatıyordu genç aşık adayı. Bir kıvılcım dahi parlamamış yüreğini aşka doğru yolcu etmek içindi tüm gayreti. Aşk bu yahu!, olur mu onsuz hayat. Biz ki insanlar olarak kavramını bile bağlamışız her ilgimize. Cennet aşkı, dünya aşkı, doğa aşkı, futbol aşkı vs. demişiz. Mümkün olduğunca dahil etmişiz yaşamımıza. Her dem duymak hoşumuza gitmiş belki, belki de zikrettikçe tılsım kurulsun ve aşk hep bizimle olsun istemişiz. Herneyse,  neyse ne!... Aşk hem anlamsız hem anlamlı; sade olduğu kadar alengirli de; tek cümleye de sığar, sayfalar az da gelebilir... Ne söylense olur aşk için, herkeste karşılığı başka. Biz aynı olsak da, yıpratsak da, yok da etsek hırslarımızla; o, dünyada bir yerlerde hüküm sürmeye devam ediyor. Birileri de -genç aşık adayımız gibi- soyutta canla başla, somutta dilek balonuyla aşka değmeye azmediyor...  

Aşkta buluşan dileklerle...
 
 




7 Haziran 2014 Cumartesi




Saatinin uygun olması sebebiyle yaptığım tercihle, favori filmlerim arasına giren bir film izleme şansı yakaladım. Birkaçı dışında yeni yüzler tercih edilmiş. Bu nedenle seçim yaparken tereddüt edilmiyor değil, lakin senaryo da oyuncu ve oyunculuklar da harikulade.

Tolga Akdoğan (Osman lakaplı polis Cem) filmin tek sevimlisi :) Tatlı bir hava katmış ki izlemeye doyamadım demeliyim. Cüneyt Arkın (Cemal) filmde oğlu Murat Arkın ile birlikte rol almış. Oğlu, Cemal'in gençliğini canlandırıyor. Başkarakter Kadir (Emin Boztepe) etkileyici bir oyunculuk sergilemiş. Asıl işi dövüş sporları hocalığı imiş ki bu nedenle de rolüne cuk oturmuş demeliyim.

Filmin konusuna gelince, tabii ki bundan söz etmeyeceğim :) Zira kendimi tutamayabilirim. En iyisi siz izleyin bu filmi ve görün, bir kadın dünyayı nasıl değiştiriyor...

15 Mayıs 2014 Perşembe

"274" (301)

"Gün" dediği işyerine varana dek sürerdi madenci için.
Güneş daha dogamadan batardı.
Razıydı o baretinin aydınlattığı bir dünyaya.
Yeter ki evine bir lokma ekmek girsin.
Tütsün o evin bacası yeter ki.

Birileri konforlu koltuklarında nakitlerinin sesi ile huzur bulurken,
Madenci hic bilmedi kimlere, ne paralar kazandırdığını.
O ne kazandığını bildi sadece.
Ve daha ne kadar gerektiğini...
Yerin metrelerce altına daha ne kadar ineceğini.

Ah madenci!
Korkmaz mıydın o madenin sana bir gün mezar olabileceğinden.
Sen yavaş yavaş ölürken hayallerinle,
Yukarda birilerinin de seninle birlikte can çekişeceğinden.
Doğmadan önceki karanlığın ömrün boyunca peşinden geleceğinden.

Ah madenci!
Korkma kirlenmez senin çizmelerinle hiçbir beyaz
Bilakis temiz değil ki senin kadar hiçbiri, çok veya az.
Sen ki utanma ellerindeki tozdan, yüzündeki karanlıktan.
Bil, pürupaksın gözünde milyonların.
Varsın tanınmasın suratın.
Varsın terin siyah aksın.
Kömür karası gözlerinle veda ettiğin hayatın,
Bir kömürün sonrası gibi gözümüzde.

Elmas gibi...

Rahmetle...




Soma Madeni,
                                                                                                                                                           Manisa
13 Mayıs 2014


Not: Bu şiirin başlığı, şiir yazılırken tespit edilebilen can kaybını göstermektedir.
Not 2: 17.05.2014 itibariyle kurtarma çalışmaları  sona ermiş olup yitirilen can sayısı 301'e ulaşmıştır.

27 Nisan 2014 Pazar

19 Nisan 2014 Cumartesi


Beni bu sahte düzenle mücadele etmeye zorlayan sebeplerim var benim. Sabah uyandığımda o günün diğerlerinden başka olacağına dair bir inancım. İnanıyorum ben gülümsediğimde daha çekilir olacak o karmaşa. Kapılıp gittiğim telaşlar, o yoğun hengame daha basit bir formda gözükecek. Akıp gidecek. Sohbetinden sıkıldığım o kızcağıza daha kolay katlanacağım. Onu seveceğim belki. Sonuna kadar dinleyeceğim de. Sıkılmadan, sabrederek. Ama önce gülümsemeliyim. Onu dinleyebildiğim için. Onu görebildiğim için kendime bir hediye vermeli; O'na da teşekkür etmeliyim. Bilmeliyim ki anlayabileyim. İnanıyorum, ben anladığımda daha sevimli olacak her şey, daha manidar. 

Hevesle sarıldığımda elimi bırakmayacağını bildiğim insanlar var benim. Benim diyebildiğim ve hep benimle olacaklarını bildiğim. Rüzgarımla, yağmurumla ve dahi fırtınamla beni kucaklayan. İnanıyorum ben uslandığımda daha kolay olacak iletişimimiz. Daha rahat sarılabilecekler sakladığım yanlarıma. Gizlemeden sevecekler giderek. Ama biliyorum ki uslanmayacağım ben ve onlar da biliyorlar ki böyle sevmek daha güzel.

Karşıma çıkan insanlara olan bir inancım var benim. Biliyorum gerekli oldukları için tesadüf ettirildiler. Cömertçe dağıttığım sevgiden payları olduğu için. Çivisi çıkmış olduğu kadar sevgisi de yerle bir olmuş şu dünyada sualsizce sevebilen birilerinin olduğunu görebilsinler diye. Koşulsuz ve nedensizce sunulan sevginin aslolan olduğunu deneyimlesinler diye. Söyleyerek değil severek yaşayınca insan olunduğunu öğrensinler diye. En önemlisi, sualsizce sevmek nedir bilsinler diye. İnanıyorum öğrenecekler ve bilinsin ki "Hayat her şeye rağmen güzel" diyebiliyorsak hala, bu gökyüzüne ulaşan o sualsiz sevgilerin eseridir. Bu yüzdendir ki böyle sevdiklerime seslenirim,  severek yaşıyorum ben ve yaşıyorsam da böyle seveceğim demektir.

Gücüm devamına yetmediğinde yahut söylenecekler tükendiğinde bitti deyip gitmeye ihtiyacım var benim. Sonunun geldiğine inandığımda olduğu yerde bırakmaya duyduğum bir gereklilik. Bu yazıda olduğu gibi mesela.
Burada bitirilmeli bu yazı. 
Ve bitsin...



31 Mart 2014 Pazartesi

Kaybettiklerinin hüznü sakladıklarınla buluştuğunda katmerli hislerle çevrilirsin. An ortaktır: gece. O kendinden zaten gizemli saatler bir de sendekilerle birleşince ruhun adeta kapana kısılmıştır. Gerilim, buhran ve belki devamında bunalım.  Ruhun melankolide sınırı yoktur. Ama zamanın vardır. Bu yüzden ki o gecenin bir an önce bitmesi, sabaha bir an önce erişilmesi gerekir. En önceyse sabah olacağını bilmelidir. Zira sabahını bilmediğin bir gecenin sadece yasını tutabilirsin ki o da neye yarar. O gece ki sessizce yol almıştır ömrüne ait eskimiş demlerin arasına... 


Not: Tek cümlesiyle yazıma ilham veren periye teşekkürler :)

23 Mart 2014 Pazar

Renklerde olduğu gibi hisler de cinsiyetlerin hegemonyası altına alindi. Alindi da niye en çekilmezleri kadınlara pay edildi ki? " Erkekler ağlamaz" olmamali; " Kadinlar aglamamali " olmali...

21 Mart 2014 Cuma

Bir gün daha kayiverdi ellerimin arasından. Eksilen de ben artan da...

9 Mart 2014 Pazar

Kocaman bir çabanın hiç edilişine tanık oldum bugün. Kocaman bir emek, nafile sarf edilen koca bir çaba. Yoğrulmamış belki pişmemiş insanlarla önemli adımlar atmaya kalkışırsanız, daha yarılanmayan yolda bile nasıl ortada kalınır görürsünüz. Vicdan, adalet, hakkaniyet dediğimiz yükte hafif pahada ağır hislerle donatılmıyor her insan, doğaldır. Ama en azından vicdan olsun yoksa, dilim varmaz ki insan demeye.  

11 Ocak 2014 Cumartesi


Kaynağı belirsiz de olsa küçük mutluluklarla tamamlandı bazen eksik yanlarım. Solgunluklarım, suskunluklarım, saklı anlarda zuhur eden hallerle erdi yokluğuna. O haller ki anlamlandıramadıklarımla boğuşurken tutup yakasından bildirdi ya hadlerini bir bir, daha  ne istenir ki üzerine. Sevinilir, sevilir. Dahası yetinilir de tekrarı olacaksa. Vücut bulsa da yakalayıp muhafaza etsem, ihtiyaç olan zamanlar için. Sonra çıkarsam kutusundan ve desem ki "Göster bakalım hünerini de kurtar beni bu dehlizden." 

Hayali bir kahraman yaratma çabasındayım. E, bir kahramanı yoksa insanın şu karmaşık döngüde, zihnin derinliklerinde arıyor insan da haliyle...

Bir kahramanı olmalı insanın, evet olmalı...